İtiraf ediyorum…
Ben “süper” değilim! Sadece her şeyi layıkıyla yapmaya
çalışan biriyim. Mesela bir mektup mu yazıyorum? Kağıdım tertemiz olsun, yazım
tek bir hat halinde dümdüz olsun, cümlelerim anlamlı, paragraflarım sıralı
olsun isterim. İmzamı atmaya gerek olmadan, mektubunu okuyan onu benim
yazdığımı anlasın isterim. Gerekli olduğu için değil, içimde geldiği için
yaptığım her şeye yüksek özen gösterip, kendimce en doğru sonuca ulaşmaya
çalışırım.
İtiraf ediyorum…
Ben “süper” değilim! Kimseye işini öğretmek veya benim
yaptıklarımın aynısını yapar, izimden gelirsen çok başarılı olursun demek gibi
bir iddiam, örnek olmak gibi bir gayem yok. Ama sorarsanız cevap veririm,
paylaşırım, bildiğimi kendime saklamam. Yine de asla ben en iyisini biliyorum
demem. Diyemem. Çünkü “en iyi” nedir bende bilemem.
Ben içimin sesine, ruhumun kulağıma üflediklerine
güveniyorum. Bir de beklide en önemlisi. Okuyorum! Sınırsız ve sabırsızca
dünyada ki tüm bilgilere duyduğum sonsuz açlıkla okuyorum.
İtiraf ediyorum…
Ben “süper” değilim! Kendimi ifade etmeyi, açıklamayı
seviyorum. Bilgi bulutundan yağmurlar yağdırmayı, bildiğimi paylaşmayı
seviyorum. Belki de herkesin içinden geçenleri anlatıyorum, ama herkes
anlatamıyor işte… Ben anlatıyorum. Yan yana getirdiğim kelimelerden cümleler
akıyor ama aslında onlar benim zihin havuzumdan klavyenin tuşlarına veya
bembeyaz bir yaprak kâğıda dökülüyor. Sen okuyorsun diye değil ben
söyleyebiliyorum diye gülüyor yüzüm. Sen hak veriyorsun doğru buluyorsun diye
değil ben açıklayabildim diye seviniyorum. Sürekli takdir edilmek gibi bir
kaygım yok ama beni okuyunca birinin zihnindeki minik ışık yanıyorsa, kalbinden
bir tel ufakça gerilip içini sızlatıyorsa, vicdanına ben ne düşünüyorum ki bu
konuda diye soruyorsa… İşte ben o zaman; ben oluyorum. Belki senden duymuyorum
bunları okumuyorum ama hissediyorum. Birilerini bir yerler de etkiledi bu
cümlem, işte onun kalbine veya sinirine dokundum diyorum… Kahkaha atıyorum
sonra… Başardım diyorum. Kendi misyonumu yerine getirdim. Onaylasa da
onaylamasa da onun kalbine dokundum diyorum…
İtiraf ediyorum…
Ben “süper” değilim! Özellikle annelik konusunda kimseye
ahkam kesebilecek kadar bilgi sahibi değilim. Doğaçlama davranıyorum içimdeki
küçük bebeğe soruyorum. Sen olsan ne yapardın diyorum. İşte o bana cevap
verdiğinde, davranışa geçiyorum ben. 10 aydır bildiğim tecrübe ettiğim bir
konuda en iyi olmayı beklemiyorum ama zaten herhangi bir kişinin de bu konuda
en iyisi olduğuna inanmıyorum. Her olay kendi içinde anlamlı, kendi şartlarında
mümkün, kendi içinde kıymetli… İşte bu yüzden ben kimseyi yargılamıyorum. Bir şey
gördüğümde veya okuduğumda, olayın öznesi burada doğru davrandı veya davranmadı
demiyorum. Öznesi ben olana kadar yorumlamıyorum bu durumu zihnimde. Ben olsaydım
ne yapardım diye düşünüyorum elbet, ama kendi şartlarımda karar veriyorum
sonunda. Yargılamıyorum, etiketlemiyorum… Çünkü ben “süper” değilim. Çünkü o da
“süper” değil…
Sen benim yaptığımı yanlış bulduğunda onu içinde tutamayıp
uluorta paylaştığında, sorguladığında, ben bunu önemsiyorum. Ama davranışa
dönüştürmüyorum çünkü olayın öznesi benim. Benim şartlarımda gerçekleşiyor ki
sen bunu bilmiyor sadece dışarıdan gözlemliyorsun. Sonunda ben üzülüyorum ama
yanlış yaptım diye değil sen neden böyle söylemek gereği duydun diye
üzülüyorum. Yani kendim için değil senin için üzülüyorum.
Yargılama, eleştirme, bana karışma demeyeceğim hiçbir zaman.
Ama şunu bil istiyorum. Ben yine o olay olsa, yine içimden geçeni, ruhumun
kulağıma üflediğini yapacağım. Beni tanımayan senin, dikte ettiğini değil.
İtiraf ediyorum…
Ben “süper” değilim! Ben “en iyisi” değilim! Ben benim…
Anlattığım gibiyim. En eğitici oyuncağı, en sağlıklı ilacı, en besleyici
yemeği, en doğru düzeni, en sağlıklı uykuyu, en ergonomik kanguruyu, en güvenli
otomobil koltuğunu bebeğime sağladığımı iddia etmiyorum. Ben kendimce doğru
olanı yapıyorum. Ve bunu yaparken seni yargılamıyorum.
İtiraf ediyorum…
Ben “süper” değilim! Bi düşünsene belki sende değilsindir. Ama
süper olmasak bile bir süper gücümüz var aslında. Birbirimizi anlayabiliriz. Dümdüz
konuşmak yerine empati kurup birbirimizin yerine kendimizi koyabiliriz.
Annelik savaşını bitirebiliriz.
Evet yapabiliriz!
Hadi itiraf edin…
not: vakit bulursan izlemeni tavsiye ederim...
https://www.youtube.com/watch?v=2K18y1W2Lek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder